İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kara, TRT Erzurum Radyosu’nun Bölge Gündemi Programının konuğu oldu.
Basında Sansürün Kaldırılışının Yıldönümü dolayısıyla program sunucusu Yıldıray Yıldız’ın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Kara, konu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Basında sansürün 1908 yılı öncesinde tüm dünyada olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda da yaygın olduğunu belirten Prof. Dr. Kara, sözlerini şu şekilde sürdürdü; “1876 yılında ilan edilen Birinci Meşrutiyet’in ardından, basının özgürleşeceği umulmuştu. Ancak 1878’de meclisin Padişah eliyle kapatması bu umutları suya düşürdü. Bu dönemde basın, hükümetin sıkı denetimi altında tutuldu ve eleştirel yazılar, siyasi makaleler ile hükümet politikalarına karşı çıkan her türlü yayın yasaklandı. Gazeteler, yayımlanmadan önce sıkı bir sansür denetiminden geçmek zorundaydı. Aynı dönemde birçok yayın organı ya kapatıldı ya da sansürlenmiş haliyle yayın hayatına devam edebildi. Bu durum, halkın bilgiye erişimini kısıtlamış ve özgür düşüncenin yayılmasını engellemişti. Osmanlı aydınları ve gazeteciler, sansür baskısından kurtulmak için büyük çaba sarf etmiş ve bu baskılar, toplumsal huzursuzlukların artmasına neden olmuştu. Dünyanın diğer bölgeleri de tarihte benzer deneyimlere sahne olmuştur. Birkaç örnek vermek gerekirse, 1559 yılında Papa dördüncü Paul, Index isimli kitap ile Katolik Kilisesi açısında yasaklı kitaplar listesini yayınlıyor. Daha sonra bu kitabı Vatikan dört yüz yıl sonra yani 1966 da iptal ediyor ancak bu kitap, günümüzde dahi Hıristiyan Dünyasında geçerliliğini korumaktadır. Bir diğer tarihi sansür örneği ise Lewis Carroll tarafından yazılan, Alice Harikalar Diyarında adlı esere Çin’de uygulanan yasaktır. 1931 yılında kitap, hayvanları konuşturduğu diğer bir ifadeyle insanları ve hayvanları eşit değerde gördüğü için Çin hükümeti tarafından yasaklanıyor. Dolayısıyla dünya tarihi, sansür vakalarıyla doludur.”
Sansürün 1908 yılında kaldırılmasıyla uzun süre devam eden baskıların son bulduğunu ifade eden Prof. Dr. Kara, bu tarihin Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Bu dönemde, özgürlükçü düşünce ve modernleşme hareketlerinin etkisiyle basının, toplumun bilinçlenmesinde ve kamuoyunun şekillenmesinde kritik bir rol oynamaya başladığını belirten Prof. Dr. Kara şöyle devam etti: “gazeteler ve dergiler, sansürün ortadan kalkmasıyla birlikte özgürce yayın yaparak, halkı bilgilendirme ve eleştiri yapma hakkına sahip olmuştur. Bu gelişme, sadece basın özgürlüğü açısından değil, aynı zamanda demokratikleşme ve toplumsal dönüşüm sürecinin hızlanması açısından da büyük bir öneme sahipti. Sansürün kaldırılması, Osmanlı İmparatorluğu’nda ifade özgürlüğünün ve demokratik değerlerin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan tarihi bir adım olmuştur.
Sansürün günümüzde hala önemli bir sorun olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kara, özellikle sosyal medya platformlarının gelişmesiyle meselenin yeni boyutlar kazandığının altını çizdi. Ayrıca sansürsüz bir alanın her istediğini yapıp söylemek anlamına gelmediğini belirten Prof. Dr. Kara sözlerine şöyle devam etti; “siyasi kontrol, ulusal güvenlik, toplumsal huzur, ekonomik çıkarlar, ahlaki ve kültürel değerler gibi konuların yayıncılarca gözetilmesi gerekiyor. Kişi ve kurumlar, iç denetim yoluyla toplumun ve ülkenin hassasiyetlerini gözetmeliler. Özgürlükler günümüz toplumlarının olmazsa olmazıdır. Fakat bu özgürlüklerin nasıl kullanıldığı sorusunun cevabı oldukça önemlidir. Bu sebeple basın özgürlüğünün konusunda iyi bir denge kurulmalıdır.” Program sonunda Prof. Dr. Kara, tüm Gazetecilerin 24 Temmuz Gazeteciler ve Basın bayramını kutladı.